“Evvel, Ahir… İçinde” serisi, insanın evvelinden âhirine olan yürüyüşünün kilometre taşlarının hikmetlerinden haber veren İbn’ül Arabî’nin değerli eseri “Fusûsu’l Hikem” deryasındaki seyridir. Serinin ikinci bölümünde bu kez “Herkes Kendi Mit’inde” diyerek karşımızda olan Işıl S. Gönen’in resimlerindeki, “sağaltım süreci” diye tanımlanabilecek, kendinden kendine yolculuğu, rüyalarının, “mit ile temas kurma… mit’e geri dönme” çabası ve ümididir.

İbn Arabî Hakkında

Şeyh’ül Ekber (En Büyük Üstat) ünvanıyla da bilinen Muhyiddin İbn Arabî, 1165 yılında İspanya’da dünyaya gelmiş, Kuzey Afrika’dan Mekke, Medine ve Anadolu’ya uzanan yolcuklarının ardından Şam’a yerleşmiş ve 1240 yılında yine bu topraklarında vefât etmiştir.

Eserlerinde, bir çok rehberden istifade ettiğini belirten İbn Arabî, felsefe tarihine Vahdet el Vücûd, “Varlığın Birliği” düşüncesi ile katılmıştır. Arabî, bu düşüncesi ile varlığın birliğini öne sürmüş ve bu düşüncesini mertebeler (merâtib) ile dile getirmiştir. Bu düşünceye göre varlık birdir ve bütündür. Bu tek varlığın duyulara çıkışı ise bilinç için aşamalı olarak gerçekleşmektedir. Farklı algılar ve insana dair tüm çeşitlilikler bu mertebeler ile ilgilidir. Dolayısıyla varlık, birliği kendisi yoluyla algılanan insan için özünde bir, ancak görünüşte farklılıklar taşımaktadır. Bu farklılıklar olumsuz birer çelişki değil, insanın ve dolayısıyla varlığın zenginliğine işaret etmektedir.
Eğer bütünsellik, bu birlik düşüncesi ile algılanmaz ise görünüşe çıkmış tüm farklılıklar birer yanılsama olacaktır. Öyle ki insan, varoluşları yani duyulara çıkmış olan gerçeklikleri, özlerindeki birlikten ayrı düşündüğünde, vahdeti yani varlığın birliğini kavramasının mümkün olmadığını belirtir
Bu düşünce yapısıyla ırkçılığın, düşmanlığın, olumsuz anlamıyla milliyetçiliğin ve ötekileştirmenin karşısında duran, diğerini kendisi gibi bilen ve kabul eden felsefi, aynı zamanda mistik bir görüştür.

Arabî’nin verdiği yüzlerce eserden özellikle Füsûsü’l Hikem ve Fütûhât-ı Mekkiye en bilinenleri arasındadır.